Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim ÖZMEN
Süleyman Demirel Üniversitesi
İnsan Kaynakları Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi
Liderlik, tarihin her döneminde zamandan ve mekândan bağımsız olarak önemli olmuş ve bu önemini her geçen gün artıran bir kavramdır. Etkileri sebebi ile toplumsal düzeyde (devletlerin yönetimi, politika ve askeri) liderliğe odaklanılsa da liderlik her biçimi ile gündelik yaşamınızın bir parçası ve her büyüklükteki sosyal grupların temel bir unsurdur. Kişilerin kendilerine liderlik (öz-liderlik) etmeleri ile ortaya çıkan liderlik kavramı küçük arkadaşlık grupları, çekirdek aile yapısı veya bir KOBİ düzeyinde de ortaya çıkmaktadır.
Kavramın bu kadar önemli ve hayatımızın büyük bir parçası olmasına bağlı olarak ‘liderliğin ne olduğu’, ‘neden ortaya çıktığı’ ve ‘nasıl lider olunacağı’ üzerinde oldukça durulmuş ve araştırmalar yapılmıştır. Örneğin Çin’in büyük generali Sun TZU M.Ö. 500 yılında yazdığı ‘Savaş Sanatı’ isimli eserinde liderin özellikleri olarak insanı anlama ve ona değer verme, zekâ, kararlılık, güvenilirlik ve cesareti sayarken Plato’un M.Ö. 340 yılında yazdığı ‘Devlet’ isimli kitabında erdem, adalet, zekâ ve başkalarına karşı sergilenen ilgiyi liderlik özelliği olarak saymaktadır. Liderlik üzerine yazılmış bahsedilebilecek pek çok çalışma bulunmaktadır. Thomas Carlyle 1841 yılında “Kahramanlar Üzerine’ isimli bir kitap yazmış ve kitabında insanlık tarihinin aslında ‘büyük adamlar” tarihi olduğunu söyleyerek liderlik vurgusu yapmıştır. Bu bağlamda liderlik üzerine ilk bilimsel çalışmalarda liderliğin ‘büyük adamların’ işi olduğu gibi bir düşünce ortaya çıkmış ve ‘liderlik özelliklerine’ sahip olmayanların lider olamayacağı gibi bir inanç oluşmuştur. Bu bakış açısından liderler ‘güçlü karakterleri ve kişilik özellikleri’ nedeni ile lider olmuşlardır.
Tarihsel süreçte, ‘sanayi devrimi’ ile fabrikaların ve işletmelerin toplumsal yapının ana unsurları olmaya başlaması ile birlikte devlet adamlarının, politikacıların ve askerlerin liderliklerinden ziyade işletme sahiplerinin ve yöneticilerinin liderliklerinin incelenmeye başladığı görülmektedir. 1920’li yıllardan itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde Iowa Devlet Üniversitesi, Ohio Devlet Üniversitesi, Michigan Devlet Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi’nde liderlik araştırmaları yapılmaya başlanmış ve bilimsel olarak liderlik incelenmiştir. Bu üniversitelerde yapılan araştırmalarda her ‘liderin aynı özelliklere sahip olmadığından’ hareketle ‘liderin davranışlarına’ odaklanılmıştır. ‘Başarılı liderlerin nasıl davranışlar sergilediği’ bu dönemin hareket noktası olmuştur.
Zaman içerisinde yapılan araştırmalar göstermiştir ki başarıya ulaşmak için ‘tek ve doğru bir liderlik davranışı’ bulunmamaktadır. Sonuçlar bu şekilde çıkınca araştırmacılar lider davranışlarından ziyade ‘liderliğin içinde bulunulan koşul ve durumlar’ ile ilgili olduğu bulmuşlardır. Fred Fiedler, ‘her zaman geçerli ideal bir liderlik davranışının bulunmadığını, liderliğin birtakım koşullara bağlı olduğunu ve liderden lidere farklılık gösterebileceğini’ vurgularken Paul Hersey ve Ken Blanchard liderliğin ‘takipçilerin deneyimlerine ve olgunluk düzeylerine’ göre değiştiğini vurgulamışlardır.
Bu çalışmalar sonrasında liderlerin salt olarak ‘büyük adamlar’ olmadığı, her liderin ‘aynı davranışları sergilemediği’ ve liderliğin içinde bulunulan ‘durumların ve koşulların’ bir sonucu olduğu bilinmektedir. Ayrıca bu çalışmalar göstermektedir ki ‘liderlik doğuştan gelen bir özellik’ değil ‘öğrenilebilir bir kavramdır’.
Sonuç itibariyle diyebiliriz ki ‘doğru bir eğitim süreci ile liderlik öğrenilebilir’.
BİLSEK’te önce kariyerlerine sonrada çevresindekilere liderlik edecek kişileri yetiştirmek dileği ile…